Kooperatif Sigortacılığı ve Tekafül

Kooperatifler özü itibariyle ortaklarının ekonomilerini güçlendirmek ve korumak amacıyla kurulan, bu doğrultuda ortakları arasında yardımlaşma, dayanışma ve kefalet fonksiyonlarını da “karşılıklılık” kuralını mutlaka kullanmak suretiyle çalışan teşekküllerdir.

Kooperatif girişimler insanların riski minimize etme duygusu ve sosyal güveni maksimize etme isteğiyle ortaya çıkmıştır. Kullanmış olduğu teknikler açısından, mütüel sigortacılıkla kooperatifçilik birbirine son derece uyumlu ve ayrılmaz bir ikili yapı olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Çünkü mütüel sigortacılık sisteminde kooperatif yapıda da bulunan dayanışma ve kefalet esası, karşılıklı olma niteliği de kullanılarak çatışmayan ama yöntemleri itibariyle çakışan bir iç içe yapı halindedir.

“Karşılıklı kefalet” anlamına gelen tekafül de, bu karşılıklılık özelliğini modern hukuk alanında ancak mütüel sistemde yani kooperatif sistemde yaşatabilmektedir. Dolayısıyla, adında “tekafül” olmakla hiçbir sermaye şirketi tekafül sistemini işletiyor olamamaktadır.

Sermaye şirketlerinde yegane amaç kar maksimizasyonu iken ve şirketin olası bir zararı durumunda bu zararı yalnızca sermayedarlar karşılayacaktır. Sermaye şirketi şeklinde örgütlenmiş bir sigorta şirketinde kâr da zarar da sermayedarlar arasında pay edilirken; kooperatif şeklinde örgütlenmiş bir sigorta şirketinde kâr da zarar da, zorunlu olarak şirketin ortağı olan, dolayısıyla sermayedarı olan poliçe sahipleri arasında pay edilmektedir.

Sonuç itibariyle, İslami finans sektörüyle ilgili hemen her yazıda, her sohbette kullanılan meşhur “kâr-zarar ortaklığı” ifadesi, sigortacılık sektöründe ancak kooperatif modellemeyle “neşvünema” bulacaktır.

Geleneksel sigortacılıkta şirketin sahibi sermayedarlar iken; tekafül sigortada kooperatif şirketin sahibi ortaklar yani poliçe sahipleridir. Mütüel sistemde bir varlığını sigortalatmak isteyen kişi hem kooperatifin ortağı olmakta hem de kooperatifin poliçe müşterisi olmaktadır.

Geleneksel sigortacılıkta sigorta edilenin riski tamamen şirket üzerinde kalmaktadır. Dolayısıyla kar-zarar ortaklığı mevzubahis değildir. Oysa kooperatif sistemde risk paylaşımı karşılıklıdır.

Geleneksel sigortacılıkta elde edilen fonların değerlendirilmesinde, faizli ya da faizsiz her türlü yatırım ortamı kullanılabilmektedir. Mütüel sigortacılığın bir türevi olan tekafül sigortacılığında ise toplanan fonlar mutlaka İslami kurallar çerçevesinde faiz dışı ve haram olmayan yatırım ortamlarında (kumar oynatmak, içki üretimi, dağıtımı, satışı gibi haram olarak değerlendirilen faaliyetlerle ilgisi olmayan şirket hisseleri gibi) kullanılmalıdır. Tam bu noktada, tekafül şirketlerinin yönetim organizasyonlarında, şirket faaliyetlerinin İslami kurallara uygun olarak yapılıp yapılmadığını gözeten bir danışma kurulu da bulunmaktadır.

İslam alimlerine göre, geleneksel sigortacılığın bizzat kendisi kumar niteliğini haizdir. Konunun anlaşılabilir olması için aşağıda hem geleneksel sigortacılıkta sisteminin hem de tekafül sisteminin nasıl çalıştığına dair karikatüre edilmiş iki örnek verilmiştir.

Örneğin, 100.000 TL değerindeki otomobilinizin kasko sigortasını bir geleneksel sigorta şirketine yaptırmak istediğinizde, bir yıllık zaman dilimi içerisinde otomobilinizin başına 100.000 TL’ye kadar gelebilecek risklere karşılık 5.000 TL’lik bir bedel istenecektir. Geleneksel sigorta şirketinin otomobil sahibi olan müşterisine söylediği şey aslında “bir yıl içinde otomobilinin başına bir şey gelirse 100.000 TL’ye kadar risk benim, gelmezse bu 5.000 TL benim. 5.000-TL/100.000TL=1/20, 1’e 20, var mısın, yok musun?” şeklindeki bir “bahis oyunu”ndan başka bir şey değildir.

Kooperatif sigortacılığı ya da mütüel sigortacılıkta ise otomobili bulunan belirli sayıdaki kişiler, söz konusu 5.000 TL’lerini kooperatifteki ilgili fona bırakmakta, belirli dönem içerinde kimin otomobilinde zarar oluşmuşsa (risk gerçekleşmişse) ilgili fondan o kişiye ödeme yapılmaktadır. Dönem sonu itibariyle fondaki para artmışsa, fona dahil olanlar arasında paylaştırılmakta (aslında iade edilmekte), fon zararı meydana gelmişse yine fona dahil olanlarca zararın kapatılması yoluna gidilmektedir. Böylece, kar/zarar ortaklığı sistemi uygulanmış olmaktadır.

Kaldı ki, konvansiyonel sigortacılık ile kumarın aynı kategoride değerlendirilmesinde bu senaryonun etkili olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü, geleneksel sigortacılıkta poliçe düzenlenirken ödenen küçük miktar karşılığında büyük bir bedel söz konusu olmakta, poliçe sahibi adına şirket bünyesinde toplanan meblağ ile riskin gerçekleşmesi halinde sigortalıya ödenen tazminat arasında aşırı bir orantısızlık olabilmektedir.

Öte yandan, geleneksel sigortacılıkta poliçe müşterisi açısından belirli bir prim ödenerek bir ürünün satın alınması esas olup, bu ürünün ya da muhtemel riskin ortaya çıkması kesin değil yalnızca olasıdır. Tam bu noktada “garar” olarak adlandırılan belirsizlik gündeme gelmektedir. Bu belirsizlik, tekafül sisteminde giderilmiş; poliçe bedeli bir satış olarak değil, bir bağış sözleşmesi olarak değerlendirilmektedir.

Kooperatif sigortacılığı ya da mütüel sigortacılıkta ise otomobili bulunan belirli sayıdaki kişiler, söz konusu 5.000 TL’lerini kooperatifteki ilgili fona bırakmakta, belirli dönem içerinde kimin otomobilinde zarar oluşmuşsa (risk gerçekleşmişse) ilgili fondan o kişiye ödeme yapılmaktadır. Dönem sonu itibariyle fondaki para artmışsa, fona dahil olanlar arasında paylaştırılmakta (aslında iade edilmekte), fon zararı meydana gelmişse yine fona dahil olanlarca zararın kapatılması yoluna gidilmektedir. Böylece, kar/zarar ortaklığı sistemi uygulanmış olmaktadır.

Yusuf ÜSTÜN – SİGORTA, TEKAFÜL VE KOOPERATİF SİGORTACILIĞI

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir